Ey benim dert dinleyenim, aklımın karışıklığını alıp, durultan günlüğ
Adalet duygumun halen yükseklerde olması bana çok sıkıntı oluşturuyor. Çevremde olan bitene sessiz kalamıyorum. Halbuki haksızlık ya da usülsüzlükler yapılıyor! diyen vatandaşı umursamasam herşey güllük gülistanlık olacak.

Bayram Türkmez
golbasigazetesi@gmail.com - 05355673077Ey benim dert dinleyenim, aklımın karışıklığını alıp, durultan günlüğüm bugün ne yazsam ki sana!
Adalet duygumun halen yükseklerde olması bana çok sıkıntı oluşturuyor. Çevremde olan bitene sessiz kalamıyorum. Halbuki haksızlık ya da usülsüzlükler yapılıyor! diyen vatandaşı umursamasam herşey güllük gülistanlık olacak.
Sadece o değil ki, bir de bu günlük okuma, araştırma hevesi nedir böyle? Son 1 haftadan beri yine Adalet Bakanlığı’na site yöneticilerinin usülsüz yönetimini, orada oluşmakta olan blok ve genel yönetim ile denetimin çıkar ilişkisi ile oluşturdukları çeteleşmeyi yazdım.
Sadece yazmakla kalmıyorum bir de oluşturduğum sosyal medya da kat maliklerine yazarak “bilgilendirme” ya da “dertlerine ortak olma” çabam beni ayrı bir hedef haline getiriyor. Zaten, daha önce bu yöneticiler tehdit ve hakaret etmişlerdi de mahkeme ceza vermişti. Şimdi iyice azıttılar ki, 1450 daireli konut sitesinde topladıkları aidatların, avans adıyla istedikleri paraların yıllardan beri hesabını vermiyor, bilgisini sunmuyorlar. Ne blok yöneticileri, deneticileri ne de genel yöneticileri…Resmen bir grup çökmüş ve birbirinin çıkar ilişkisini koruyor. Onlarca insanın yazımı beğenmesi, canı yananların bu yöneticileri suçlayan yorumlarını da dikkate alan yok zaten. Bu kadar başıboşluk var iken, haklı davalarında bile yıllarca mahkeme kapılarında uğraşıp bir de sonuç alamayınca verilen emeklerin, hak arama mücadelesinin boşa çıkması insanı yoruyor. En son yine bu site yönetimi ile ilgili sosyal medya da bir yazı yazıp, usülsüzlükleri ya da çıkar ilişkilerini ortaya çıkaracak iddiaları/konuları sıralayıp İçişleri Bakanlığı ve başarılı çalışmalar yapan, takdir ettiğim Sayın Bakanımız Ali Yerlikaya’nın sayfasına da bağlantı verdim. Belki ihbar olarak kabul edilirse, son 4-5 yıllık kayıtlar, kararlar, hesaplar incelemeye alınırda burada bir “maddi çıkar üzerine oluşan şebeke” ortaya çıkar diye. Çünkü, mahkeme ile bir sonuç alacak gücümüz ve irademiz yok!
Yok yok. Sadece bu değil inanın. Bu konu benim Mamak Zirvekent 2. Etap TOKİ konutları olan 1 evimin olduğu yerdeki site de olan biten bir durum.
Bir de 2. Adresim olan Milas’ta yasalara ve yasaklara uymayan maden kamyonlarını şikayet ediyoruz ancak “yasaya – yasağa” uyan yok. Her kamyonda bir telsiz var, anında haberleşiyorlar. Geçmesi yasak olan maden kamyonları “buradan kamyonların geçmesi yasaktır” diyen tabelanın içine baka baka geçiyorlar. Bu konu da onlarca yazı yazmışımdır. 2 yıl önceydi sanırım 3 ay süreyle ciddi şekilde geçişleri engellendi ancak sonra yine gevşedi. Avrupa ülkelerine ülkemizin madenini/toprağını çıkarıp kamyon kamyon satanlara hizmet eden kamyoncu işletmelerinin sahiplerini dinleseniz yurtseverlik/vatanseverlik için sana bana lafta düşürmez ancak “yasayı-yasağı” dinlemiyor. Köylü yıllar önce birkaç kez yol kesmiş onlarda artık bunun önüne geçemeyince bıkmış. Artık yasak yoldan geçen kamyon şirketinden köy adına lazım olacabilecek çimento, kum ya da camiye tadilatı gibi yardım alınca, hatta bazende bu yoldan geçen kamyonları bir ulaşım aracı gibi kullanıp, yoldan binip Milas’a inip-dönünce sesini çıkarmıyor. Artık bende sesimi çıkarmıyorum. 1 ay önceydi sanırım “yassakta neymiş!” diye bir yazı yazarak bu maden taşıyan kamyonları işaret ettim ancak destek yok. Sonra dedim ki kendi kendime “adalet duygun fazla yüksek olmasın, sonra senin canın sıkılır.” Şimdi, umursamıyorum, isteyen istediği kadar geçsin. Zaten bu kamyonların gürültüsü yüzünden buradaki evide satmıştım.
İşte, Demokrasi neydi? Yasa ve yasak neydi? Aklıma bu sorular gelince şunu rahatlıkla artık söylüyorum. “İstediğiniz kadar kağıt üzerinde en demokratik ve insan haklarına yönelik yasaları, kanunları çıkarın. Toplumun duruşu, toplumun bilinçlenmesi, toplumun istemesi…” olmadıktan sonra hepsi hikaye olarak kalacaktır.
Hele bir de son dönemlerde siyasilerin Terörsüz Türkiye konusunda ezber bozan konuşmaları var ya. Onun buralarda çok faydalı olduğunu görüyorum. Demokrasi ve insan hakları konusunda, yasalar ve yasaklar konusunda sesi çıkmayanlar bu ezber bozan konuşmaları dinleyip/duydukça düşünce kalıplarını yıkıyor, oluşmuş tabularını sorguluyor ve bana göre bir aydınlanma sürecinden geçiyor.
Bu konuyu da artık dert etmiyorum. Artık enerjimi buna da harcamamaya karar verdim. Göllbaşı üzerine bazen yazılar yazıyorum. Özellikle ilçenin “kadrolu siyasetçileri”ni anlatan ve sanki ilçemizde başka siyaset yapacak insanlar yokmuş da, sadece bunlar ve yakınları var. Bu durumun da bana göre “siyasi bir çeteleşme” getirdiğini düşünüyorum ancak bunda da o insanların direk suçu yok. Seçim yasası bunlara o imkanı veriyor. Seçileceklere sorumluluk yükleyen kriter yok. Belki onlarca defa yazdım bu konuda ki düşüncemi “seçim yasası değişmeli diyerek düşüncelerimi de tek tek sıraladım.
Halen sosyal medyalarda da var. Belediye yönetimi kadroları ile ilgili ciddi sorgulanması gereken konuları yazdım ancak hiçbir siyasinin umurunda olmadığını gördüm. Hele ki Sakarya Muharebesinden kalma izlerimiz, Çayırlı daki şehitlerimiz konusunda söylediklerim, yazdıklarım boşa gitmese de, siyasi ve sosyal vs. kimse gereği için ugraşmadı! Sonucunda bu konularda da destek bulamayınca, “boşver, sen mi kurtaracaksın!” dedim ve artık bu konuları da yazmamaya karar aldım…
Böyle çok kararlar alıyorum ancak, topluma yönelik “adalet duygumu farkında olmadan kaybediyormuyum” diye de kendime soruyorum. Kaybetmiyorum ancak çabalarım için harcadığım enerjinin azaldığını fark ettim. Demek ki, enerji kaynaklarım varsa ben bu alanlarda mücadeleye devam edeceğim.
Ancak, bu enerji kaynakları nelerdi, kimlerdi! dedim. Aynı düşünceyi paylaşan insanlar, Aynı frekans enerjisini üretenler, Duygularına hitap edenler, Ruhuna dokunanlar, Aynı amaca yürüyen sosyal ve siyasi insanlar… Birara enerji kaynaklarımı kontrol etmeye çalıştım, hatta yeni bir çevre ile yeni enerji kaynakları oluşturabilirmiyim diye de düşündüm. Enerji kaynağı olarak sandıklarımın çoğunun kendi ego ve çıkarları çerçevesinde durduklarını, ne kadarda toplumsal konulara ilgili olsalarda sınırları olduğunu ve kişisel çıkarlarına dokunulma ihtimali bile belirdiğinde ortadan kaybolduklarına şahit oldum.
Sonunda baktım ki, insanın insanı beslediği doğal enerji kaynağı dediğimiz pozitif yansımaların çoğunun toplumsal hareketlere karşı zayıflığıyla karşılaştım. Hani, mücadele etmek için daha enerjim olsa yine aynı şekilde devam edeceğim de, sevgili günlüğüm bende artık yavaş yavaş bu alanlarda mücadele azmimi kaybediyorum.
Bazen “ahmak” olmak, bazen “akıl tutulması” yaşamak, bazen şartlanmış düşünceler içerisinde durmak!...hatta arada kaybolmak ve sonucunda bir HİÇ! olmak en güzeli diyerek kendimi avutuyorum ancak yine de nerede duracağımı bilemiyorum.
Bugün yaşanmakta olan ezber bozan siyasi konuşmalar, yapılan uygulamalar memleketimizde bir “aydınlanma dönemi” yaşatıyor. Ülkemin birliği, dirliği, bütünlüğü ve insanların hak, hukuk ve yasalara sahip çıkması, toplumsal bilinç uyanması konusunu tetikliyor ve bu durum beni umutlandırıyor.
Onun için kendimi yormama gerek yok! Su aka aka yatağını bulacaktır.
Sevgili günlüğüm sen olmasan, ben derdimi kime anlatırm?
Sevgi ve Saygılarımla
Bayram Türkmez
2 Ağustos 2025